Otizm

OTİZMİN BELİRTİLERİ

Göz teması kurmamak ,
Seslendiğinizde dönüp bakmamak ,
Sanki işitmiyor gibi davranmak ,
Yaşıtları ile uygun ilişki kuramamak , birlikte oynamamak,
Tek başına olduğu etkinlikleri tercih etmek, başka bir dünyadaymış gibi davranmak ,
Olaylara, başkalarının sevinç ve üzüntülerine tepkisiz kalmak ,
Kendi duygularını paylaşmamak ,
Toplum kurallarını anlama ve uygulamada güçlük çekmek,
Başkalarının yüz ifadelerini anlamamak … gibi.

İLETİŞİMDE ZORLUKLAR
Konuşmada gelişmemek, gecikmek veya zorlanmak ,
Garip ve manasız , tekrarlayıcı, basmakalıp ve tekdüze konuşmak, karşılıklı konuşmayı başlatamamak veya devam ettirememek,
Beden dilini, jest ve mimikleri, anlamada , kullanmada zorluk çekmek ve taklit becerilerini kullanamamak,
Duyuları farklı algılamak, örneğin; sese, ışığa, dokunmaya olağandışı tepki vermek ve tehlikeyi algılayamamak.

SINIRLI VE TEKRARLAYICI DAVRANIŞLAR
Çoğu zaman tek ve sınırlı bir ilgi alanına sahip olmak, bir konu ya da bir nesneye odaklanıp diğer hiçbir konuyla ilgilenmemek,
Değişikliklere direnç göstermek, günlük yaşamındaki alışkanlıklarına aşırı bağlı olmak,
Anlamsız sözcükleri üst üstte tekrarlamak, sen ve ben’i karıştırmak,
Sallanmak, kendi etrafında dönmek, el parmaklarını gözünün önüne getirip oynatmak, el kol çırpmak gibi anlamsız yineleyici hareketler yapmak,
Oyuncakların dönen parçalarına, açılır kapanır kapılara, hızlı dönen nesnelere aşırı bağlanmak,
Not : Otistik çocukların çoğunda değişen derecelerde öğrenme güçlüğü ve zeka özürü görülebilir.

OTİZMİN NEDENLERİ
Otizmin gelişimsel bir hastalık olduğu düşünülmekte ve nedeni konusunda araştırmalar hala devam etmektedir. Birlikte zeka geriliği ve epilepsi nöbetlerinin sık bulunması biyolojik nedenlerin daha ön planda olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. Kardeşler ve ikizler üzerinde yapılan araştırmalar genetik faktörlerin önemli olduğunu düşündürmektedir. Uzun yıllar otizmin nedeni olarak anne bebek arasındaki iletişimsizlik konu edilmiş ve bu çocukların annelerine çocukla duygusal ilişki kurmada yetersizliklerini anlatmak için buzdolabı anne yakıştırması yapılmıştır. Ancak daha sonra aynı anne babadan doğma diğer çocuklarda benzer sorunların olmaması ve tüm otistik çocukların annelerinin de buzdolabı anne modeline uymaması bu görüşü destekleyen verilerin yetersiz kaldığı fikrini doğurmuştur. Otizmin ensefalit, frajil x sendromu, fenilketonüri ve doğumsal kızamıkçık enfeksiyonu gibi bazı tıbbi durumlarla birlikte de daha sık görülebilmesi ve bu çocukların yaklaşık %25’inde epilepsi nöbetlerin de bulunması nedeni nörobiyolojik alanda arama zorunluluğunu gündeme getirmiştir.

Otistik Çocukların Konuşma Problemleri

Konuşulanları Anlamada Güçlük: Otistik çocuklarla yapılan çalışmalar, konuşulanı anlama kapasitesinin oldukça sınırlı olduğunu göstermiştir. Anlama, yaşla birlikte artar; kendilerinden istenilenleri anlayabilir, ancak istekleri yerine getiremezler. Tek kelimeleri anlayabilirken, kelimeler soyutlaştıkça, cümleler karmaşıklaştıkça anlamaları da güçleşir.

Ekolali: Ekolali, çocuğun duyduğu kelimeleri, cümleleri konuşmacının hemen arkasından veya daha sonra taklit etmesidir. Normalde çocuklar, konuşmaya, duydukları kelimeleri taklit etmeyle başlarlar. Ancak bu taklit dönemi, 2,5 yaş civarında sona erer. Otistik çocuklarda ilk kelimelerini, anlamlarına dikkat etmeden papağan gibi taklit ederek öğrenirler. Bazen kelimeleri, bazen de cümleleri olduğu gibi tekrar ederler. Kelimeleri, taklit ettikleri konuşmacının aksanı ve vurgulamalarıyla söylerler. Normal çocuklar bu dönemden sonra, taklit ettikleri kelimeleri uygun yerlerde kullanmaya başladıkları halde, otistik çocuklar bu dönemde oldukça uzun zaman kalır, öğrendikleri kelimeleri gerektiği zaman kullanmazlar.

Gramer Bozuklukları: Konuşabilen otistik çocuklarda gramer bozuklukları da yaygın olarak görülür. Cümlelerdeki fiil eklerini söylememek yaygındır. “Okula gidelim” yerine “okul git” demek yada “yemekten sonra şeker ver” yerine “şeker, yemek yer” demek gibi gramer yanlışlıkları yaparlar. Çocuğun ilerleyen yaşıyla birlikte konuşma becerisi de arttıkça, gramer bozukluklarında bazı düzelmeler görülebilir.

Zamirlerin Yer Değiştirmesi: Konuşmadaki en belirgin özelliklerden birisi de şahıs zamirlerinin yerlerinin değiştirilmesidir. Birinci tekil şahıs “ben” yerine, “sen” veya “o” kullanırlar. Özellikle “ben” zamirini kullanma çok az görülür. (“Giderim” yerine “gider, gidersin” kelimelerini kullanmak gibi).

“Evet-Hayır” Kelimelerini Kullanmada Güçlük: Otistik çocuklar yaşıtları gibi “hayır” kelimesini “evet” kelimesinden önce öğrenirler. Otistik çocukların “evet” kelimesini öğrenmeleri genellikle 8-9, bazen de daha ileri yaşlarda olabilir.

Konuşma becerileri ne kadar gelişmiş olursa olsun, konuşmayı, iletişim aracı olarak kullanmak istemezler, yalnızca zorda kaldıkları zaman, bir isteklerini belirtmek için konuşurlar.

Davranış Problemleri

Otistik çocuklarda görülen problem davranışlar, çocuğun bebeklik döneminden çıkmasıyla belirginleşir.

Öfke Nöbetleri ve Bağırmalar: Bir çok otistik çocukta, öfke nöbetleri olarak adlandırılan, öfke nöbetleri olarak adlandırılan, kendini yere atma, tekmeleme, tepinme, ısırma ve şiddetli ağlama gibi davranışlar sıklıkla görülür. Öfke nöbetleri 2-5 yaşları arasında belirginleşir.

Çevresine Zarar Veren Davranışlar: Evdeki duvar kağıtlarının, koltukların yırtılması, her tarafa su dökme gibi davranışlar olabilir.

Kendine Zarar Veren Davranışlar: Kendi saçlarını çekme, ellerini ısırma, yüzünü tırmalama, kanatma gibi davranışlar bu gruba girmektedir.

Tek Tip Vücut Hareketleri: Kendi etrafında dönme, öne arkaya sallanma, parmaklarıyla havada bir takım şekiller çizme gibi.

Duygusal Tepkiler

Özel Korkular: Elini küvetteki sıcak suya sokarak yaktığı için küvette yıkanmadan korkan küçük kız, bir ayakkabı ayağını sıktığı için ayakkabı giymeyi reddeden çocuk, özel korkuları olan çocuklara örnektir.

Tehlikelerin Farkında Olma: Otistik çocukların genellikle çevrelerindeki tehlikelerin farkında olmamaları, anne babalarını en çok endişelendiren özelliklerdendir.

Nedensiz Gülme ve Ağlamalar: Duruma uygun olmayan duygusal tepkiler nedensiz olarak ortaya çıkabilir. Çocuğun kendisi veya bir başkası cezalandırıldığı zaman gösterdiği gülme, aniden bağırma, ağlama gibi davranışların, bulundukları ortamı ve durumu değerlendirememelerine bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Değişikliklere Tepki Gösterme: Eve bir misafirin gelmesi, odasının farklı bir düzene sokulması, sürekli kullandığı çarşafın değiştirilmesi gibi durumlar, otistik özellikteki çocuğun huzursuz olmasına, saatlerce ağlamasına, öfke nöbetleri geçirmesine neden olabilir. Bu konuda çalışan uzmanlar, çocuğun yapılan her değişiklikten ötürü kendisini güvensiz hissettiği, ancak çevresindeki aynılığı koruyarak rahatladığı görüşünü paylaşmaktadırlar.

Hayal Gücünün Eksikliği

Oyun Oynama Becerisinin Olmaması: Otistik özellikteki çocuklarda hayal gücünün yetersizliğine bağlı olarak yaratıcı oyun oynama becerisinin bulunmaması yaygın olarak gözlenir. Bir oyuncakla amacına uygun olarak oynamaz, oyuncak bir arabayla oynarken onun gerçek bir arabanın modeli olduğunu, kendilerinin de arabanın şoförü rolünü oynayabileceklerini fark etmezler. Bazen yalnız arabanın tekerlekleri, bazen de çıkardığı ses ile ilgilenirler; dakikalarca arabayı ileri geri sürerler. Bu alanda genellikle çeşitli nesnelerin, oyuncakların elle tutulduğu, oyuncağın gerçek amacına uygun olarak oynanmadığı gibi bebeklik dönemi özellikleri gözlenir.

Ayrıntılara Dikkat Etme: Çevrelerindeki nesnelerin, kişilerin tamamı yerine, ayrıntılarına, küçük parçalarına dikkat ederler. Annelerinin yalnızca küpesi, oyuncak arabanın yalnızca tekerlekleri çocuğun dikkatini çekebilir. Anneyi yada oyuncağı, o anda bulundukları çevre içinde tümüyle algılamalarının, hayal gücünün eksikliği nedeniyle ortaya çıktığı kabul edilmektedir.

Özel Beceriler

Otistik çocukların en şaşırtıcı özellikleri, bir çok alanda sınırlı becerileri olmasına karşın, bazı alanlarda sahip oldukları özel becerilerdir. Bir çok otistik çocuğun, konuşmadan önce şarkı söylediği görülür; bazıları ise bir enstrümanı iyi çalabilirler. Bazı anne babalar da, çocuklarında müzik becerisinin yanı sıra kuvvetli bir hafıza olduğunu belirtmektedirler. Çocuğun yıllarca önce gittiği bir yeri, o yerdeki özel bir eşyayı unutmadığını, çok uzun şiirleri ezberleyebildiğini, televizyonda dinlediği çok uzun bir konuşmayı olduğu gibi tekrar edebildiğini sıklıkla anlatmaktadırlar.

Otistik çocukların diğer bir özel becerisi de sayılar ve sayısal ilişkiler üzerinedir. Bazıları sayıları çok çabuk öğrenirler ve çok güç işlemleri akıldan yapabilirler. Ayrıca, gördüğü resimleri çok iyi kopya eden, güzel boyayan, mekanik oyuncakları söküp takabilen, karmaşık bul-yapları kolayca tamamlayabilen çocuklara da rastlanmaktadır.

RETT SENDROMU

Rett Sendromu, dünyada çeşitli ırklarda ve etnik gruplarda, özellikle kız çocuklarında görülen nörolojik bir rahatsızlıktır. Bu sendromun erkeklerde de görülebileceği bilinmektedir. Fakat erkek ceninlerde bu durum genellikle, annenin düşük yapması, doğum anında ölüm veya anne karnında erken ölüm gibi durumlarla sonuçlanmaktadır.

RS, ilk defa Dr. Andreas Rett tarafından tanımlanmış, Dr. Bengt Hagberg ve çalışma arkadaşları tarafından 1983 yılında yayınlanan raporla, bir hastalık olarak dünya çapında tanınmıştır.

RS’li çocuklar, 6-18 aylık olana kadar normal veya normale yakın bir gelişim gösterirler. Bu süreden sonra çocuk, geçici durgunluk veya gerileme sürecine girer, iletişim kurma becerisini yitirir ve ellerini bir dilek dilermişçesine birbirine kenetler. Hemen ardından stereotipik el hareketleri, yürüyüş bozuklukları ve kafa gelişiminde gözle görülebilir bir yavaşlama ortaya çıkar. Nöbet geçirme, uyanıkken düzensiz soluk alıp verme gibi problemler de karşılaşılabilinir.

Rett Sendromu(RS) hakkında genel bilgileri sıralarsak;

Nörolojik bir rahatsızlıktır. Otizm, beyin felci veya spesifik olmayan gelişme bozuklukları gibi teşhisi çok zordur,

Dünyadaki çeşitli ırklarda ve etnik gruplarda rastlanmaktadır,

İlk defa 1964 yılında, Dr. Andreas Rett tarafından tanımlanmıştır. Dünya çapında tanınması ise Dr. Bengt Hagberg’in konuyla ilgili İngilizce yayınından sonra gerçekleşmiştir,

X kromozomu üzerinde bulunan MECP2 geninin kusurlu olmasından dolayı oluşur,

Özellikle kız çocuklarında görülür. Bunun sebebi; erkeklerin 1 adet X, bir adet Y kromozomu taşımaları, oluşumda X kromozomunun kusurlu olanını kompanse edebilecek yedeği olmaması ve böylece MECP2 mutasyonunun erkek fetusun ölümüne yol açmasıdır. Kızlar ise erkeklerden farklı olarak 2 adet X kromozomu taşırlar,

Şimdilik, her 23 binde 1 doğumdan, 10 binde 1 doğuma kadar varan sıklıkla ortaya çıktığı bilinmektedir. En son keşfedilen genetik kanıtlarla bu sayı daha da artmış olabilir,

6-18 aya kadar bebeğin gelişimi normaldir,

Rahatsızlık konuşma yeteneğinin ve el becerilerinin kaybına sebep olur. Baş büyümesinde yavaşlama ve sürekli tekrarlayıcı el hareketleri, el becerilerinin kaybı ve ellerini amaçlı kullanamama meydana gelir. Denge bozukluğu ve yürümede bozulma başlar,

Bu el hareketleri; el yıkama, el bükme, eli bir yere hafifçe vurma, el çırpma, eli ağıza götürme gibi şekillerde kendini tekrar eder ve zamanla değişebilir,

Nöbet, nefes alma bozuklukları, diş gıcırdatma ve bel kemiğinin S şeklini alması (skolyoz) gibi problemler de ortaya çıkabilir,

RS’in bir ailede sadece bir kere ortaya çıkma durumu %99.5’tir,

Hastalığa veya komplikasyona karşı alınacak önlemler, çocuğun yetişkin yaşlara kadar hayatta kalmasını sağlar.

ASPERGER SENDROMU

Asperger sendromunda, tipik olarak otistik çocuklarda görülen sosyal ilişki ve iletişim sorunlarının yanı sıra dar ilgi alanı görülür. Çok sınırlı konularda ve dar çerçeveli alanlarda derin bilgilere sahiplerdir, bu nedenle bu çocuklara “küçük profesör” yakıştırması yapılır. Otizmden farklı olarak zamanında konuşmaya başlarlar; aşırı bilgiçlik ve el becerilerinde özel sorunlar görülür. Bu çocuklar normal veya üstün zekaya sahiptirler. Mekanik oyuncaklara çok düşkündürler ve ilgi alanı dar olan insanlarla daha iyi yakınlık kurarlar. Amaçsızca bir takım nesneleri toplayabilirler, öz bakım sorunları yoktur. Erişkinlikte ise, kurallara sıkıca bağlı, soğuk ve mesafeli insanlar olarak tanınırlar. Bu çocukların sosyal hayatında, genelde bir tane çok yakın arkadaşları vardır ve bu kişinin de sıklıkla dar, kısıtlı ilgi alanları vardır. Duygusal hayatında hep akılcı ve heyecansız yorumlamalara sahiptir, davranış sorunları görülebilir, jest, mimik ve vücut dilini kullanmada sorunları vardır. [Frith, 1991]. Bu sendromda genetik ilişki sıklıkla baba ve oğul arasında kurulur. Otizm ve Asperger Sendromu birbirine dönüşebilir bir nitelik taşır.

Asperger Sendromu’nun klinik özellikleri şöyle sıralanabilir: normal dil gelişimi, normal zeka ve hatta bazen üstün zekaya sahip olma, beceriksizlik, bilgiççe, ders veriyormuş gibi konuşma tarzı, antisosyal şiddet içeren davranış. Görülme sıklığı 1000’de 1’dir. Erkeklerde 2-4 kez daha fazladır. Tanı genelde 5 yaş civarında konabilir. Dikkat eksikliği – Hiperaktivite Sendromu ve depresyonla eş zamanlı görülür. Özellikle dede ve babalarda ailevi geçiş görülür.

Asperger sendromu ile yüksek işlevli otizm üzerinde de araştırmacıların tam anlaşamadıklarını görüyoruz, ancak bugünkü verilere göre; yüksek işlevli otizmin normal akademik zekalı (matematik-mantık-dil) ve konuşan kişilerde görüldüğünü ve otizmin ön planda olduğunu, asperger sendromunda ise otizmin geri planda gizlenip, kişilik özellikleri olarak görüldüğü ve bu nedenle de belirlenmesinin zorluğu söz konusu oluyor.

Otizm için verilen belirtiler ile otizmli kişilerin üniversite eğitimi görmesi ve konferanslar verebilmesi olanaksız gibi görülebilir. On yıl önce hafif otizm, yüksek işlevli otizm yada asperger sendromu hakkında yaygın ve sağlıklı bilgi yoktu. O zaman otizm hakkında bildiklerimiz; otizmli kişilerin gözle görünür derecede engelli olması idi ve belli ölçülere uyması gerekiyordu. Bunların en başında gelen ölçü, otizmli kişinin göz kontağı kurmaması idi. Kısa bir süre önceye kadar otizm tanısı konulurken çocuktaki belirgin bazı özellikler üzerinde duruluyordu. Oysa bugün göz kontağı kuramayan ağır otizmli kişilerin yanı sıra, otizmin zorluklarını çeken ama göz kontağı kurmaktan kaçmayan kişiler de görüyoruz.

Aşağı yukarı son on yılda yapılan araştırmalar ve çocukların gelişmelerinin ileri yaşlara kadar takip edilmesi ile bugün kesin konuşulabilen sonuçlara ulaşıldığını görüyoruz. Araştırmacılar yeni doğmuş bebeklerin filmlerini çekip daha ileride eğer aralarında otizmli olan çıkarsa, önceki gelişimine bakarak, otizmi erken yakalayabilmek amacını güden çalışmalar yapıyorlar. Otizmi görünür hale gelmeden önce belirlemek mümkün mü, mümkün ise hangi davranış ve durumlarda yakalamak mümkün? Bu soruların cevapları araştırılmaktadır.

Normal gelişimde çocuk çevresini anlamaya ve yorumlamaya başladıktan sonra (3 yaş civarı) çevreyle uyum sağlamaya başlar. Taklit yoluyla sözleri ve hareketleri tekrarlayan çocuk 4 yaş civarında çevresine uyum sağlamış olduğu düşünülebilir. Eğer 6 yaşındaki bir çocuk hala 2 yaşındaki çocuğun duygusal tepkilerini gösteriyorsa (örn; kızınca eline geçeni yere atıyor, her aklına geleni -6 yaş olarak- aklın süzgecinden geçirmeden söylüyor, başkalarının ne düşünebileceği üzerinde yorum yapmıyor veya yorumlarını boş veriyorsa) çocuğun eğitimi üzerine ihtimam göstermek gerekecektir. Bu davranışlar ağır otizm anlamında otizmi yansıtmadığı için ana baba ve çevre otizm ihtimali üzerinde durmaz. Çocuk ancak gözle görülür ve normal gelişim dışında ağır zorluklar yaşıyorsa ana babanın ve çevrenin dikkatini çeker. Daha önceleri; göz kontağı kurmayan, konuşamayan, kendi dünyasında yaşayıp iletişim kurmayan, arkadaşı olmayan ve bunun gibi ağır otistik davranışlar gösteren çocuk için “otistik” deniliyordu. Tabii bugün hala bu seviyede olan çocuklarımız var. Ancak araştırmaların ilerlemesi ile hafif otizmin sanıldığından daha fazla olduğu düşünülüyor. Bu düşünceyi yetişkin psikiyatrisinde karşılaşılan olaylar pekiştirmektedir. Çocuk ve genç psikiyatrisinde keşfedilmeyen çocukların ileride yetişkin psikiyatrisinin yardımına gerek duyduğunu görüyoruz. Otizm konusunda tecrübeli bir psikiyatrist; yetişkin hastasının, çocukluk ve gençlik yılları hakkında bilgi edindiği zaman hafif otizmin belirtilerini görebilir. Çünkü ağır otizmli kişinin çektiği zorluklar ile hafif otizmli kişinin çektiği zorluklar temelde aynıdır, tek fark çekilen zorluktaki seviye farkıdır.

Çocuğuna otizm (ve belki dikkat eksikliği, aşırı aktiflik ve motor hareketleri bozukluğu da beraber olmak üzere) tanısı ihtimali ile beklenen dönemde ana babalar, çocuklarının her davranışını inceleyerek hangi belirtilerin var ve hangilerinin yok olduğu üzerinde durur. Çocukların değişken olduğu günler hesaba katılırsa ana baba için çocuğunu tanımak iyice zorlaşır. Çocuğun bir gün otizmli olduğuna karar verilirken, ertesi gün şüpheyle birlikte bir umut belirebilir.